Latest Updates

Benim İçin Yağar mısın?

15:42
Bir damla, iki damla, üç, dört, beş...
Avuç içlerimi ıslatan ve aynı anda kalbimde de yankılanan yağmur damlaları. Ne dolup ne boşalıyorlar...  Avuçlarımda ağlar gibi, bilmem belki de tutunmaya çalıştıklarından. Her neyse sevmezdim işte! Yağmurdan kaçınılmazmış bir şekilde gelir seni bulur derlerdi de inanmazdım. Ne kırık şemsiyem, ne de balkon altları engel olamadılar. Bu sefer ben uzattım avuçlarımı ve göğe bakma durağına gelip sadece kendim duyacağım bir şekilde fısıldadım. "Şimdi daha çok yağabilir misin?" Hayatımda ilk defa yağmurun beni duyduğunu hissederek yerle göğün bir oluşunu izledim o yağdı ve ben bu sefer susarak onun yer ile göğü birleştirişini izledim. Aferin yağmura, gücün kimde olduğunu gösteriyor işte! Birbirleri üzerinde türlü hakimiyet sergileyenlere inat, gücü elinde bulundurduklarını sananlara ders verir gibi yağıyor işte ama bu sefer en çok benim için. Bu sefer onu da bana getirmişti en çok kaçmaya çalıştıklarımdan... 
Kaçışan insanlara inat avuçlarımı uzatmış salak ruhumla aynı anda tebessüm ettik iyi bari dedik bu sefer yalnız değiliz. 


Değişmeye Kendinden Başla

14:05
Ne yeni bir gün, ne yeni bir çevre, ne de yeni insanlar! Sen eğer iyi olmak istemiyorsan ne yaparsan yap ne kadar değişmeye çalışırsan çalış yerinde saymaktan bir adım öteye gidemezsin. 
Değişim önce sizden başlardı. Siz kendinizi sevmediğiniz müddetçe hayatınıza giren hem kim olursa olsun içinizdeki yarım kalanları tamamlayamayacaktır. Hayattan yarım soluklar aldıkça bir başkası o soluğunuzu tamamlayamazdı, siz önce kendinize sonra etrafınızdaki insanlara şans vereceksiniz. Şans önce kendine mi verilmeliydi, yoksa etrafınızda olan insanlara mı sorusuna cevap! Karasız mısın? Daha çok karasız olacaksın sen eğer kendine zaman ayırmayacaksan kimse senin yelkovanın ya da akrebin olmayacaktı. Değer ver, en çok kendinle konuş yeri geldiğinde sen bile kendi içindeki başka bir benle takışacaksın. İç huzurunu dengele, kendine önce bir merhaba de sonra ise nasılsın? Her gün nasılsın diye merak ettiğiniz onca insan içinde bir kere de olsun önce kendine merhaba de, nasılsın sorusunu sor! Elini atmaya devam eden, seni her an hayata bağlayan, türlü duyguların odak noktası kalbinin üzerine koy ve nasılsın de.. Üzenleri affet, sevmeye çalıştıklarını daha çok sev, değer vermekten korkma hak etmeyeceklerini bazen bilsen de unutma her şeyden önce sen kalbindeki güzellikleri yansıtıyorsun. Kendin de olan değerden asla bir şey kaybetmeyeceksin! Üzenler için daha fazla üzülme, onlara vereceğin en güzel cevap affetmek olacaktır. Unutma evren yapılanları unutmayacak ve karşılığını er ya da geç verecektir. Elini uzat! Korkmadan uzat ve başkalarına merhem olmaya çalış göreceksin iç huzurun daha çok aratacak. En çok üzdüğün kendinden özürler dile tozlu sayfalara bir elveda çek ve tebessüm etmeye çalış. Soluk aldığın hayatta biricik olduğunu unutma. İnsanlar sana basitmiş gibi davranırsa gül geç parmak izin bile aynı değilken kimse için yıpratma kendini unutma senin duygularında tek, kalbinde tek... 

Korku...

16:07
Bir insanın en büyük korkusu ne olabilirdi şu hayatta?
Sormaya kalksak herkes için farklı şeyler dökülürdü dudaklarından. Peki sevilmek neden insanın en büyük korkusu olsun ki! Yanımda oturan bir kadının dudakların dökülmüştü bu kelimeler... Korkuyorum demişti ve daha sonrasında da şunları eklemişti havaya uçuşan kelimelerin arasına; hiç sevilmemiş bir insan kanadı asla kopmayan bir kuşa benzer, ne zaman sevilirse o zaman o kanatları gider, bir çift ayak yerine gelir emeklemeyi öğrenir, yeri geldiğinde düşer dizlerini kanatırdı demişti ve yine eklemişti. Canın acır, daha yaraların iyileşmeden bu sefer başka bir yerden yaralar oluşmaya başlar demişti... İşte bundan dolayı uçmaya çalışan kalbimi kanatsız bırakmaktan korkuyorum deyip bir anda tüm düşüncelerini kusmuştu. Cevap dahi veremeyen dilim lal olmakla, aklım havada asılı durmaya devam eden kelimelerle dans etmeye başlamıştı bile çoktan...
Sustum sustum ve daha sonra şunları ekledim sanki kendi içime cevap verir gibi. Eğer düştüğü yerlerden ve kanayan yaralarından ders almayacaksa yalnız uçmanın anlamı ne olabilirdi ki insan için? Yalnız uçmanın ve kimseye değmeden var olmanın keyfi çıkartılabilir miydi? Mutluluk kadar acının da insanın hayatındaki önemi büyüktü ve garip bir şekilde bazı yaralar çok sevilirdi. Eğer korkularınızdan dolayı sevmekten kaçıyorsanız üzerine yürümemizin tam zamanı gelmiştir demektir. Nefes alınıyorsa mutlulukta acı kadar gerçektir bizler için...

ADIM ADIM..

18:53
Önce kollarını boşluğa doğru açmak, sahiplenemediğin her şeyi kucaklamak istemek gibi.. 

Sonra adım adım boşluğa doğru yaklaşmak gelir içinden; 1, 2, 3 adım adım yarım nefesler alarak ilerlersin, gözlerinden hemen kurumak istermişcesine damlalar düşer kimileri yanaklarında kururken kimileri de toprağa düşer can olabilmek için. Dönüp de arkana bakmak istemezsin sevdiğin her şey oradadır ama kimse yanına gelemiyordur. Sen hala kafan karmaşık, yüreğin sızı içinde yürümeye devam edersin doğru ya dersin duran insanları ne kainat ne de dünya severdi. Öyle ya da böyle sonu ne olursa olsun yürümen gerekirdi. Önce sevinç içerisinde tutarsızca açtığın ellerin iki yanına düşerdi, daha sonrada kurduğun hayaller...
Arkanı dönüp yine bakamazdın! Biri derdin, belki sadece biri yanımda dursa.. gölgenden başka yine kimse olmayacaktı. Yürümeye devam edecektin yönü bilmeden rota sormadan öyleydi ya ilerlemeden sonu göremezdin ve hayal kırıklığına uğramadan bazı şeylerin değerini bilemeyecektin. Önce sen gidecektin, sonra ayakların. Görmen gereken her şeyi görüp yaşamaya devam edecektin.
Öyle ya da böyle...

KELİMELER..

21:03
Kelimeler kutsallığın ve öznelliğin hatta özelliğin fizik bulmuş hali..

   Birine sayfalarca hatta tek kelimeden oluşan bir cümle bile kurabilirsiniz bunların ardında kalacak olan sadece verdiğiniz değer olacaktır. Kelimeler üzerine yüklenilmiş binlerce duygu, tonlarca acı, milyonlarca hayaller olabilir. Fakat göz ve kalp perdeliyse uçmakta olan kelimeler hatırda kalmazdı kalamazdı, onlar bir mekana bağlı kalamazlardı. Geride sadece hayal kırıklıkları kalır-dı. 
  Birine değer vermek ya da özel olduğunu hissettirmek sayfaların işi değildir, kelimelerin işidir. Sözlerin akılda yer etmediği bir dünyada kelimeler en büyük nefes olmalıydı. Dudağınızın kenarında oluşacak minik bir kıvrılma olmalıydı yeri gelince ama kimsenin pişmanlığı ve hayal kırıklığı olmamalıydı. Acı verebilirdi, yaralayabilirdi fakat bir hayal kırıklığı kadar toprak altına diri diri gömmemeliydi. Bir yudum nefes diyordum ben onlara bazen gökyüzünün uçsuz bucaksız bir yerlerinde sizi gezdirirken, bazende yanağınız da kurumaya yüz tutmuş birer damla oluyorlardı. Yoruluyorlardı, yoruyorlardı...
  Bazen kimsenin anlamadığı bir masal kimi zamanda herkesin hakkında fikir yürüteceği kadar anlaşılır fakat arkasından güldürecek kadar saçma birer bedene dönüşüyorlardı. Onlar nefes alıyorlardı parmak uçlarınızda sizi anlatacak, ruhunuzu yansıtacak birer ayna görevi görüyorlardı fakat yine de garip bir yazarın dediği gibi "kelimeler kelimeler bazı anlamlara gelmiyordu da". Metcezir görevi onlar için biçilmiş birer kaftandı, beyaz değildi onlar çoğu zaman siyahtı beyaz olan sözlerdi sözlerin işiydi fakat karalara bürünüp bir hayalet misali insanları korkutmak yine kelimelere kalıyordu..


Kimliksiz!

12:21
  Daha dünyaya ayak basmadan, havasını ciğerlerimize doldurmadan; gülümsemeden, kızmadan, ağlamadan, kahkaha atmadan, çok önceleri yazgımızı biçmişler. Hangi renkler kötü, hangi insanlar fena, kimler iyi olmalı kimler kötü? Ne giymeliyiz, neler içmeliyiz, nelerden uzak durmalıyız, siyahın kötü  beyazın iyi olduğunu mesela, mavinin erkek rengi, pembenin kız rengi olduğunu ya ben maviyi seviyorsam.. "Siyaha iyi demek ve beyazı kötülemek istemişsem", büyüklerimin yanında ağız dolusu gülmek, küçüklerimle büyükmüş gibi konuşmak ve nerelere gideceğime ben karar vermek istemişsem. Ben, ben yalnızca ben istemişsem..
   Belirlenen yazgılar gidilecek yollar dönülecek hedefler o söyledi bu yaptı şu kişi kızdı onlar uzak durun dedi. Bırakın ayağı kayacaksa kaysın! İnsanlar kalkmayı da kendileri öğrenirler. Yazmayın, çizmeyin, senaryolar da sıkmayın.. sobaya elleri değsin koşarken düşsün, bazen kızsın karşınızda ağlasın... Susmasın, bağırsın yeri gelince düşündüklerini dile getirsin korkusuzca gülsün eğer biri üzecekse üzsün, öğrensin. Yaşadığımız başı bozuk dünyada bir şeyler tecrübe edilmeden anlaşılamıyordu. Üzülmeden ne yazık ki büyük mutluluklarımız olmuyordu.. çabalamadan bir yerlere gelinemiyordu. Koca insanlık; o, bu, şu; onlar, bunlar, şunlar diye kategorize edilmesin, yeterince kurallar ve kural uyduranlar arasında sıkışmış durumdayız. Ben hemen, daha ölmeden kimseye danışmadan duygularımı söyleliyim dışarıda ki o, bu, şu diye nitelendirdiğimiz insanlarda duygularından kaçmadan yaşamalıydı. Kimseden izin almadan, bizlere sorulmadan, dayatılan kurallara baş vurmadan hayatlarını yaşa-malıydı(k) lar. 
  Yasaklar, kurallar, daha çabuk yıkılırdı, serbestlik insanlara kutsal gelmeyeli uzun çok uzun yüzyıllar olmuş. Ben kıraathaneye gidip bir bardak demli çayımı içmeli, (kim ne der düşünmeden) çocuk oyun alanında boyuma posuma bakmadan oyun oynamalı, salıncağa binmeli.. nerde ne giyeceğime bakmadan nasıl görünmek istiyorsam öyle görünmeliydim. Ben aslında ben olmalıyım, herkesin kafasında oluşan insanlık namına yapılan kategorize kelimelerden uzaklaşmalıydım. Ben gökyüzünün çatılarla buluştuğu yerlere esir düşmeliydim. Yalanlardan, kurallardan, başkalaşmalardan kaçıp yalnızca ben olmalıydım. Ben aslında 5 heceden oluşan, bizlere daha doğmadan zor kazanılacak bir şeymiş gibi öğretilen o kelime olmalıydım.. İNSAN.
  Zor olduğu söylenilen ve yine zor olduğu bazı taraflarca kabul görmüş kişiler içindi.. bende basit bende kolaydı. Herkesçe de kolay bulunmalıydı, saklayan çıksın ortaya ve gerçeği göstersin bir an önce! Etraf yolunu kaybetmişler ile dolu..

Merhaba! Ben.

13:27
   Evet evet! Karşılamıştık bir yerde seninle, yoksa bu kadar yakın ve yalın olmamız imkansız! Sende biraz ben, bende de biraz sen var...
   Yok ben bir yerden kesin tanıyorum seni; yoksa bu kadar rahat hissetmemeliyim. Bu kadar rahat ve bu kadar da karmaşık. Bu kadar anlamlı ve bu kadar da anlamsız. Boş ver eminim çok uzattım bu karmakarışık kelime oyunlarını. Bende anlam veremem çoğu yazdıklarıma, çoğu kez anlamsız hissettiğim düşüncelerim gibi. Merhaba o zaman ben. Evet sen! Bendin ya, yeniden karşılaştık. Bu sefer ne bir hayal kırıklığı ne de bir yanılsama hiçbir şey olamasın olur mu. Merhaba yeniden benliğim, bu sefer tebessümümüz kursağımızda kalan ekmek misali olmasın ve yine düştüğümüzde öyle toprakla fazla haşır neşir olmayalım. Ne sen beni bırak ne de ben seni çünkü uzun zaman oldu seninle göz göze gelmeyeli. Başkalarına bakıp yorulduğum yeter diyorum artık! Bende de biraz artık sen olmalı; en başından en sonuna, tepeden tırnağa...


 
Copyright © Ben;NOT. Designed by OddThemes